28 Ekim 2013 Pazartesi

Bizimle kal Elif...

Gezi direnişçisi Kubilay, çıplak arama işkencesine maruz kalan Elif'e, yazdığı mektup marifetiyle sesleniyor. Hepimizin yüreğini ısıtıyor, bu vesile ile bize de Kubi'nin sesine ses olmak düşüyor. . . Buyurunuz, okuyunuz. . . .
JİN, JİYAN VE ELİF
Kumru gözlerine mahpusun hüznü düşmesin. Bol keseden savurdukları adalet tohumunu biz suladık. Elbet birgün filiz verir. Sen, havalandırma avlusunun esintisine bırak kadınlığını. Ondan öğrenecek çok şeyimiz var.
Embesil ellerin, üryanlığına dokunduğunu öğrendik. Gözyaşı bazen içimizdeki öfkedir, zamanı gelince tutmamalı. Kadın erkeğin dünyasında erilleşir. İnsanın özgürlük eylemi, otoriteye karşı bir başkaldırıyı ifade eder. Unutma, sen özgürlüksün. Zorlu yolculuklarda gerekçeler sunmayacak denli çetin ceviz olduğunu öğrenecekler. Özgürlüğe, itirazlarımızla yaklaşırız. Mahpushane bu konuda derinlikli düşünülebilecek bir yer.
Özlemin geçmişe dair kötü anıları sildiği, güzel olanı büyüttüğü söylenir. Buraya dair sen, ben ve biz dışında özleyeceğimiz bir şey kalır mı? Bunu dışarı çıkınca anlayacağız. Gene de özlemek eylemini sürdürmeli ve en güzel anılarımızdan pamuk şekerler yapıp dağıtmalıyız herkese. Halden bilmeze de. İnsanın, yaptığıyla insan olduğunu hatırlatmak da bir eylemdir. Negri, tutkulara dayalı özgürlük idealinde, hapishane ve dışarısı arasında önemli bir farkın olmadığını söyler. “Yaşam onu inşa etmediğimiz sürece; yaşamın seyri özgürce kavranmadıkça bir hapishanedir. ”Böylesi bir felsefenin mahrumiyete yaptığı vurgunun fetişleştirilmesini belirtir. Negri’ye göre “işin aslı, olumlu tutkuları, yani dışarıda olduğu kadar hapishanede de bir şeyler inşa etme gücüne sahip tutkuları yaşatmak. Ortaklıklar inşa eden, ilişkileri özgürleştiren, neşeyi belirleyen olumlu tutkulardır. ”Tutkular, idealler ve düşler konusunda bir sorunumuz olmadığına göre, özlemlerimizi birer tutkuya dönüştürüp aynı zamanda tutkularımızdan yeni özlemler yaratabiliriz.
Kiraz çiçeği yüzünde ağır bir hasretlik var farkındayım. Bak, İbo yanımda, cam kenarındaki ranzada, az biraz düşünceli. Fikrinin yarısını sana vermiş: “Anti-feodallık de bir yere kadar” deyip durur. Gazetelerden senle ilgili haberleri okudukça oluşan öfkeyi sen düşün. Diğer yarısı tahmin ettiğin üzere Gözdesi’nde. Sarı bıyıkları ince belli, uçları çengele dönmüş. Her vakit yüzü kınaya vurur. İmrendim bizim oğlana, uzattım benim bıyığı, burdum kenarlarından. Şu duvarları aşabilse Herkül olup sırtlayacak adaletin sarayını. Evvel nereye koşar bilemem. Kardeşindir, cevabı sen ver.
Benim açıklara elendiğim “Y Kuşağı”na dahil edilmişsin. Nam-ı diğer “kayıp kuşak”. Gezi’nin “arızalı”, “marjinal” tipleri sizlermişsiniz. Hafiften itiraz etmedim değil. Ama yüzyılın yarısını devirmiş Erhan Abi bayağı bir içerlendi. Parlayıp gürledikçe, alt dudağını kapatan pos bıyığının her bir teli seğirip durdu. “Çapulcu”nun yaşı mı olur!” tek cümlesi. Gazeteleri ondan saklar olduk. Sen ve birçokları, kuşluk vakti vermiştiniz gece yarısı gelen soruların cevaplarını. O sebepten “uyandı” diyenlerin uyandığını düşünmek bence daha hayırlı. Koca kupalarda doldurup içtiğimiz çaylar eşliğinde ilk masaüstü sohbetimizi hatırlar mısın? Kuşkuların coşkularına yenilmişti. Fikir bohçanı açıp rengarenk fistanlarını saçmıştın günyüzüne. Yerinde bir hamle ile cinsiyeti toplumsal bir mevzu haline getirmiş ve proleterya ile sıkı bir ittifaka girmiştin. O gün erkekliğimden “intihar” etmem gerektiğini daha iyi anladım. Kas yığını ve bıyıklı bir proleterya ve onun devrimci teorisi de neyin nesiydi! Tartışmanın hararetiyle çatılan kaşların yerlerine geri döndüklerinde biz de anlamıştık artık. Sen daha bir içe dönecek, bense mor fularlar dolayacaktım fikrime. Uzun bir aradan sonra, sokakların kadına kestiği o mahşer-i cümbüşte tekrar karşılaştık. Biz erkekler direklere tüneyip çiğdem çitlerken tüm sokak öfkenizle güzelleşmişti. Hazirandı, o ağacın gölgesi devrilmeyecek kadar ağırdı. Güllaca tuz ekip yenebileceğini, isyan ve karnaval arasında dolaşan akşamlardan birinde öğrendim. Fikrim de, damak tadım gibi kısa süre sonra değişecekti. Bu konuları ileride tekrar yoklarız, sırası gelince...
Az kaldı mahkemeye. Sonucu umursayan yok. Fotoğrafına bakmak özlemimizi gidermiyor. Burdaki bizimkilerin tez sana kavuşası var. Yoldaş diye, kardeş diye sarılası...
Hep böyle kal/Bizimle kal...
Kubilay İYİT
Kırıklar 1 Nolu F Tipi Cezaevi B-45

30 Ağustos 2013 Cuma

BASIN AÇIKLAMASINA ÇAĞRI


Şakran Cezaevinde yaşanan tacize ve zor kullanılmaya karşı durmak için 3 Eylül'de Elif'in duruşması öncesi Karşıyaka Adliyesinde basın açıklaması yapacağız. Devlet şiddetine göz yumma

Cezaevinde Elif'e 'çıplak arama' belgelendi - KAZETE

Gezi eylemlerine katıldığı için İzmir Şakran Kadın Cezaevi’nde tutuklu bulunan 9 Eylül Üniversitesi öğrencisi 22 yaşındaki Elif Kaya'ya hem çıplak arama yapıldı hem de 'insanlık dışı bu uygulamaya itiraz ettiği için' 1 ay süreyle ziyaretçi kabul etmeme cezası verildi. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, "Bu insanlık onuruna aykırıdır, Türk Ceza Kanunu'na göre 'eziyet' suçudur. Buna maruz kalan herkese sesleniyorum, susmayın, kendinize en yakın baroya başvurarak yardım isteyin" çağrısında bulundu.
 
Bu arada  cezaevinde 13 Haziran'da konulduğu Şakran Cezaevinde kadın gardiyanlarca çırılçıplak soyularak arandıı video kayıtlarıyla belgelenen Elif Kaya'nın da aralarında bulunduğu 17 kişi, bugün İzmir'de yargılanmaya başlandı. 
 
İÇ ÇAMAŞIRI ELİNDE
 
Elif Kaya'nın Şakran Cezaevi'nde arama odasına alındığına ilişkin güvenlik kamerası görüntüleri ortaya çıktı. Mahkum kabul girişinde bulunan güvenlik kamerası kayıtlarında Elif Kaya ile birlikte 7 gardiyan ve cezaevi müdürünün olduğu görülüyor.

Kaya'nın müdür ile tartıştığı, içerde arama yapılırken dışarda müdür ve 4 gardiyanın beklediği kayıtlara yansırken, sonradan 3 gardiyanın daha arama odasına girmesi dikkat çekiyor. Odaya girerken hırkasının önü açık olan Kaya’nın odadan çıkarken hırkasının önü ilikli, yüzü yere bakar görünüyor. Avukatların belirttiğine göre elindekiler iç çamaşırı.
 
1 AY ZİYARETÇİ KABULÜ YASAKLANDI
 
Cezaevi yönetimi tarafından 23 Haziran’da tutulan tutanakta aramanın nasıl yapıldığından söz edilmezken, “Kaya’nın üst araması yaptırmak istemediği, bunun insanlık dışı bir uygulama olduğunu belirttiği ve tüm ikna çabalarına rağmen üst aramasını kabul etmediği ve buna direndiği” belirtiliyor. Ardından da "“Daha sonra üst araması yapılarak kuruma girişi sağlandı” deniliyor. Bu tutanaktan 2 gün sonra disiplin soruşturması açılıyor ve Elif Kaya’ya “1 ay süreyle ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma” cezası veriliyor.
 
''TCK'YA GÖRE EZİYET SUÇU''
 
TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, Türk Ceza Kanunu'na göre aramaların kişiyi en az rencide edecek şekilde yapılması gerektiğine dikkat çekerek, bu kadar kalabalık bir ortamda çırılçıplak arama yapılmasının insanlık onuruna, haysiyetine aykırı olduğunu vurguluyor. Bunun hukuk dışı olduğunu belirten Feyzioğlu, "Bu arama şekli TCK'ya göre eziyet suçudur" diyor. İzmir Barosu'nun buna mutlaka müdahil olacağını ifade eden Feyzioğlu, "Başına bu tür bir olay gelmiş olan herkesi, en yakın baroya başvurmaya çağırıyorum. Sineye çekmeyin, sessiz kalmayın ki cesaret bulmasınlar. Bunun bir suç olduğunu, ceza alacaklarını bilsinler" diyor.
 
''MUTLAKA EN YAKIN BAROYA BAŞVURUN''
 
Yasaların bu tür uygulamaları suç saymasına karşın, uygulamada güvenlik güçlerinin bu suçu işleyenleri koruduğuna dikkat çeken Feyzioğlu, Türkiye Barolar Birliği olarak tüm il ve ilçelerde insan hakları ihlallerinden sorumlu birimler olduğunu, mutlaka buralara başvurulması gerektiğini tekrarlıyor. (Hürriyet)
 

22 Ağustos 2013 Perşembe

"Direniş" tutuklusu Elif Kaya'dan suç duyurusu- UÇAN SÜPÜRGE


İzmir'de Gezi Direnişi sürecindeki eylemlerde gözaltına alındıktan sonra 'örgüt üyesi olmak'la suçlanarak tutukluluğuna karar verilen Elif Kaya, avukatları aracılığıyla suç duyurusunda bulundu. Kaya, gönderildiği Şakran Kadın Cezaevi’nde gardiyanlar tarafından çıplak aramaya maruz kalmış ve bu esnada darp edilmişti.

Hülya Anbarlı
Yerel Kadın Muhabirler Ağı, İzmir
21 Ağustos 2013



Elif Kaya’nın avukatı Ali Aydın, Aliağa Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği dilekçede Elif Kaya'nın cezaevine sevk edilmeden önce birden çok gardiyan tarafından sağlığa uygun olmayan ve duvarlarında ayak izleri olan üç metrekarelik bir alana sokulduğunu ve yasal aranmanın dışında 'ince arama' yapılacağı gerekçesiyle çırılçıplak soyunmasının istendiğini söyledi.

Müvekkilinin tutuklu olarak sevk edildiği Şakran Cezaevi'nde gardiyanlar tarafından elleri, kolları, bacakları tutularak, ağzı kapatılarak ve fiziksel şiddet uygulanarak elbiselerinin çıkarıldığını ve tacize varan davranışlarla çıplak aramaya tabi tutulduğunu söyleyerek suç duyurusunda bulunan Aydın, olayın basında duyulmasından sonra cezaevinde müvekkiline yönelik baskıların da arttığını vurguladı.

Avukatı, çıplak aramayı kabul etmeyen Elif Kaya'ya su verilmediğini, "bak arama böyle olur, öğren işte", "artık aramaya alışmışsındır", "aramak iyidir", "sizlerin nerelerinize neler sakladığını iyi biliriz biz" gibi sözlerle tacizlere devam edildiğini ve kendisiyle de görüştürülmediğini dile getirdi.  Ali Aydın, müvekkilinin avukatıyla görüşme konusunda ısrarını sürdürmesi üzerine yanına getirildiğini ve aramaya karşı çıktığı gerekçesiyle kendisine disiplin soruşturması açılarak "bir ay süreyle ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma" cezası verildiğini ekledi.

14 Aralık 1990 tarihli 45/111 sayılı genel kurul kararıyla kabul edilen "Tutuklulara Uygulanacak Muameleler İçin Temel İlkeler"in 1. maddesine göre "Bütün tutuklulara insan olarak doğuştan sahip oldukları saygınlık ve değerlere uygun olan saygı ile muamele edilecektir" ilkesine rağmen müvekkiline karşı işlenen bu hukuk ihlalinin de takipçisi olduklarını söyleyen Avukat Ali Aydın, verdikleri ek dilekçeyle müvekkili üzerinde süregelen ceza ve tacizler konusunda da şikayetçi olduklarını bildirdi.



25 Temmuz 2013 Perşembe

Merak Ediyoruz!



Her şey kaybettiğimiz haklarımızın yanında yaşam alanlarımıza ve çevremize verilen geri dönüşümsüz tahrifatları görmemizle başladı. Tam bir buçuk aydır direniyoruz.

Ne için mi direniyoruz?
Gezi parkı ve diğer tüm parkların ve yaşam alanlarımızın rantiyeye peşkeş çekilmemesi için,
Bedenimiz ve hayatımız üzerindeki tahakkümün kalkması için,
Şiddete maruz kalmamak ve öldürülmemek için,
Emeğimizin karşılığını almak için,
İfade ve düşünce özgürlüğünün önündeki engelerin kaldırılması için,
Sanatçıların, aydınların hedef gösterilmediği, sanatın özgür olduğu bir ülke için,
Avukat ve doktorların meslek etiğine uygun davrandıklarında cezalandırılmamaları için,
Birbirimizden farklı düşünen ve yaşayan yurttaşlar olarak aynı ülkede barış içinde, eşit haklarla özgür yaşayabilmek için,
DİRENİYORUZ....

ARKADAŞLARIMIZI MERAK EDİYORUZ!

Taksim Dayanışma Platformu üyesi Mücella Yapıcı’nın neden gözaltına alındığını  ve gözaltında neden kalp ilacının verilmediğini,
İstanbul, Ankara , İzmir ve diğer illerde elinizde hiç delil olmadan hangi gerekçe ile arkadaşlarımızı göz altına aldığınızı ve hatta tutukladığınızı merak ediyoruz!

GEZİ Direnişi sürecinde İzmir’de tutuklanıp Şakran Kapalı Cezaevine götürülen kadın arkadaşlarımızın neden ve hangi gerekçe ile çıplak arandıklarını ,
Arkadaşlarımıza bu işkenceleri yapan kamu görevlileri hakkında disiplin soruşturması açılıp açılmadığını,
Cezaevlerindeki kadın arkadaşlarımızın muayene sırasında neden ellerinin kelepçeli olduklarını merak ediyoruz?
Cezaevlerinin neden ilaçlanmadığını ve yeterli hijyen tedbirlerinin alınmadığını ,
Kadın tutsaklara neden sadece voleybol oynama olanakları sağlanıp diğer spor faaliyetlerine izin verilmediğini merak ediyoruz!

ASLINDA BİZLER SADECE MERAK ETMİYORUZ....

Bizler aynı zamanda Şakran Cezaevinin bundan öncede işkencesi ile ünlü bir cezaevi olduğunu, insan haklarını hiçe sayan uygulamalarını olduğunu, kadın tutsakların sohbet haklarının kısıtlandığını, politik içerikli dergi ve yayınların kısıtlandığını,çok sayıda tutsağın haklarında iddianame dahi düzenlenmeden aylardır cezaevinde tutulduğunu,adli kadın tutukluların zorla çalıştırıldıklarını ve onur kırıcı davranışlara maruz kaldıklarını iyi biliyoruz....

AKP hükümetinin başka ülkelere demokrasi talep ederken kendi halkının  demokrasi talebine karşılık olarak  gaz bombası ve polis şiddetini reva gördüğünü,
Gencecik insanların ölümüne hem neden olup, aynı zamanda üç maymunu oynadıklarını,
TMMOB’un direnişe verdiği destekten dolayı ceza olarak tüm yetkilerinin 09 haziran gecesi  elinden alındığını,
İyi biliyoruz….
Ancak bu direnişin bizi halk yaptığını barışı, demokrasiyi ve özgürlüğü kendi inanç ve kararlılığımızla kendimizin sağlayacağını da iyi BİLİYORUZ…..
Biz kadınlar ,
arkadaşlarımızı cezaevinden çıkarana kadar, bedenlerimiz, hayatlarımız, kimliklerimiz ve emeklerimiz üzerindeki bu köklü sistem değişene kadar direneceğimizin,özgür ve demokratik bir ülkede yaşama olanaklarımız yerine getirilene ve hukuka saygı gösterilene kadar da mücadele edeceğimizin de bilinmesi istiyoruz...

BİZLER KİMLER MİYİZ?
Bizler yıllardır erkek ve erkek devlet şiddetine karşı mücadele yürüten,
Bedeni ve kimliği konu bahis olduğunda sokakları dolduran,
Gezi Direnişinde tomanın önünde göğsünü gererek saf tutan,
Gece gündüz evlerinde tence ve tava ile direnişin şarkısını söyleyen,
Farklılıklarına rağmen dayanışmadan ve barıştan yana olan kadınlarız...
Direniyoruz ve direnmeye devam edeceğiz….
YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI

İZMİR KADIN PLATFORMU

Basın Açıklamasından Fotoğraflar